20 Nisan 2014 Pazar

Ev'lenmiş de Olabilirsin


 Her fani bir gün evliliği tadacak...İstisnalar yüzeysel olarak az bana kalırsa.2012 araştırmasına göre 65 yaş üstü evlenmeyen 110 bin kişi varmış Türkiye'de mesela.Bu yaşa kadar.Daha detaya da girilir ama konu kaymasın, baymasın. 
  *
   Kaçınılmaz son dünya evi.Evliliğin getirileri kiminin yaşam standardına göre değişse de, gerçek anlamda 'ev'lendin ve minimum iki odalı sorumluluklar mekanına hoş geldin. Artık bu alan sana dahil, sen de ona, ne ekersen onu biçersin evde.Fazlası olur, fakat eksiği olursa sıkıntı olur.

   *
   Evlenme işiyle birlikte pratik zeka devreye girse fena olmaz.Evi olabildiğince sıradan bir hale sokmak gerekiyor ki, akıl sağlığını çok dağılsan da koruyabil diye bu önlem.
   *
Çorabın tekini nereye koydum sorunsalını geçiyorum o bekar evine dahil bir konu esasen.Ya da; tencereyi yıkayamadık bir aydır, o zaman çöpe atalım di mi? 
   *
   Keşke bu evli evi de böyle basitleşse. Ama işte artık sen o eski sen istesen de zor biraz, kasar.Artılarıyla eksileriyle nelere şaşılıyor evlendikten sonra...
   *
  Gelsin Ütüler, Katla Tamam!
   
   Evlilik iyi hoş da, peki bu ütüleri kim yapacak?  Ütüyle bakışmalar falan her pazar düzenli. Arada kurulan bağ duygusal ama aşk nefreti gibi.Neyse... 

   Başladın ütü işisine; ama bi dakka? Herşey elinden son ütücüden çıkmış gibi.İyi de bu nasıl oldu şimdi? Herşey bir imzaya mı bakıyordu biz bilemedik. Eskiden ben ütüleyince ağzı gözü kayan bluzlar şimdi tiril tiril akıyor.Evlendin ve sana ütü aplikasyonu yüklemiş olmalılar.Evlenince gelen ütücü aydınlanması.

    *
   Her şeyi geçtik; ütüledin tamam, katlama işi? Yamuk yumuk katladığın ne varsa artık milimetrik bir denk getirme ucu ucuna.Otomatik olarak çarşafı düzgün katlamalar, bi haller. İnsan hayret ediyor. Yeteneğin evlenmiş hali bu olsa gerek. 

   *
   Çay-Çorba İşleri...


   Çay güzel şey, evin demirbaşı.Kenan Işık sordu geçende kız bilemedi o ayrı; 'kullanmasak da ocağın üzerinde duran şey nedir?'. Demlik işte. Çaycı milletiz biz.Çay demlemeleri de iyi biliriz.Evliysen daha da bilirsin. O nası ya? Demlediğin çay kırk yıllık çay ocağından çıkmış gibi, tadından içilmiyor kıyamıyorsun içmelere, instagrama koydu hatta geçende bizim evin diğer üyesi.Acayip. Bekarın kahvesi-öyle bir söz vardı- evlinin çayı demek ki, ne bilim. 
   *
    ...Girdin mutfağa,yeni alınmış mutfak önlüğü takıldı, eldivenler vs. tam takım.Sanki okunmuş üflenmiş onlar da, giydin, oldun hemen bir şef, bir gurme! Al sana orjinal patentli Turkish cousine (Türk Mutfağı) uygulaması ve en güncelinden üstelik.Evlilik cüzdanına bi göz at mutlaka göreceksin oralarda bi yerde.Yüklemişlerdir muhakkak, son sürüm. 
   Peki bu yemek lezzeti nereden geliyor canısı? Yemeğin içine sanki 'evlendin sosu' katıyorlar ve artık ne sen o eski amatör aşçısın (aşçı kelimesi çok kaçtı ama başka bi kelime layığını bulamadım) ne de yapılan yemek eski tadında.Çok bambaşka.
Hatta geçenlerde sıradan bir sandiviçimle bile baya sükse yaptım mesela.Ve daha neler neler...Tarifler yetmez.
   *
   İnatçı Lekelere Son! 

   Ne vardı, inatçı lekeler vardı n'oldu onlara bilemiyorum yok oldular. Üniversitedeyken inatçı lekeleri biriktirir sömestr beklerdim. Şimdi olay değişti.İmza atıldı ya.Oraya eklediler tabii- çıkmayan leke aplikasyon 3.1-.Halbuki o deterjan eski deterjan, neyi yıkasam ama sıfır kilometre çıkıyor.Annem bunları okuyorsa eminim gülmüştür halime- evet anne benim, meraba! 
  

   * 
   İşte böyle...
   Sana reset atmışlar gibi, baştan bir donanım yükleniyor ve şuursuz değişim başlıyor imza sonrası. Hiç o işlerde bezi-tarağı olmayanı da gördüm evlendikten sonra, çok iyi işler çıkarmış, takdir edilesi.Tespite düşük oran hata verdim. 
Adaylara selam olsun...
    
   


   

7 Nisan 2014 Pazartesi

Bazen Bazı Durum



     Sonsuz bir eleştiri aşkıyla yazıyordu, yüzkırk karakteriyle... Fikir bombardımanına tutulan herhangi bir gazeteci, yazar vs. idi. Adamı attığı tweet üzerinden yiyip bitirmek üzereydiler. Malum twitter ahalisinin bir kısmını akbabalar oluşturuyordu.Kurban şahıs kendince görüş belirtmişti oysaki. Şimdi atılan tweetin altına yazılan yorumlardaydı sıra.Okudukça hayret etme lüksü kalmıyordu.İnsana tahammülsüzlüğün boyutundaki yükselen öfke daha da artıyordu.
    *
   Neydi? Vay efendim o (malum gazeteci vs.arkadaş) eskiden öyle mi dermiş, aslında böyle dermiş, önceleri düşüncesi şuymuş şimdi bu muymuş? Eskiden lahmacuncuymuş da şimdi o kim oluyormuş da suşi yiyormuş? Vik vik vik...
  
    E bu adam n'apsın, ölsün o zaman?
    *
 Önceleri öyle diye bugün başka düşünemez mi? İyi ya da kötü göreceli değişemez mi, düzelemez, gelişemez mi? Sana göre kötüdür kimine iyidir o; ya da tam zıttı. Millete kalsa o zaman herkes aynı kalsın farklılaşmasın, aman konuşmasın, hep aynı çizgi; sapma sıfır!
    *
    Canı isteyenin bile din değiştirebildiği bir dünyada yaşıyoruz nitekim. Düne göre bugün herkes yeni, yarın çok bambaşka.Neden hemen yargılama var. Neden hemen 'sen de dün buydun bugün busun işte,geber' falan. Belki pişman, belki artık o eski o değil.
    *
    Her gün herkes değişir. Mecburiyeti takmayan tek şey belkide değişim dünyada. Mecburiyetten değil de öyle olması gerektiğinden. Çok kurcalamaya gelmeyen konu gibi. 
    *
    Dünkü aklımı beğenmiyorum diye de bir söz var. 
   
    Hangi sen üç ay önceki sen? İkisi arasındaki 7 farktan fazlasını bulunuz. 
   *
    Bugün her kimlikten, ne meslekten olursa olsun, topunun değişmeye hakkı var. Senin de normal şartlar altında eleştirmeye elbette.İşin ironi kısmı ise rakı masasında 'o şahsı da iyi biliriz ama önceden bunu da savundu' diyor olmanla başlar. Sen ki aferin; nasıl da tarihi, sopu,soyu,geçmişi biliyor olduğunu ispatlamanla son bulur. Hep neticeye değil haticeye baka baka kimsenin yenisi değil, nedendir eskisi dile dolanır. 
     *
    Ve adam asmaca son bulmaz, hep devam edecektir kaldığı yerden, dünden. Bir bugün olamaz.








     Bazı İnsanlar...

   
    Twitter falan demişken, laf nereye geliyor bak.Çılgın bir geyik vardı; 'bazı insanlar' diye, öyle deli-dolu belgisiz zamirdi ki, gelişinden belliydi cümlenin kastı. Gerçi hala var da, ülke gündemi kastığından geri planda kaldı, yine yakındır hortlaması. 
    *
    Kim bu bazı insanlar? 
    Bazı insanlar bazen insandı...
    Bazı insanlar alçak gönüllüydü, bazıları da alçak olmaya gönüllüydü...
    Bazı insanlar bazı insanlardı...
    Bazı insanlar afedersin ama çok şeydi...
   *
   Yatacak yeri yoktu bu 'bazı insanlar'ın...
   Yüzkırk karakterle yerden yere vurulandı, tek yüklemle defteri dürülendi...
   Kimse üstüne alınmadı ama bir o kadar 'acaba mı?' dendi.(bu kısım şüphelerden ırak) 
   *
   'Bazı insanlar' dedi isyancı. Tepki korkusu cümlenin devamını getirdi; isimsiz, hedef göstermeden.Genellerken özele bu kadar inilebilirdi çünkü.
   * 
    Kim olduğunun ne önemi yoktu zira; mesajı aldıysa herkes tamamdı aslında...
   
    *

    Kısa not: Yazıyı yazarken bir yandan South Park izliyor öteki taraftan da dolapdere big gang dinliyor oluşumdan mütevellit, konuya yüzeysel bakışım çok ciddiye alınmamakla beraber, ne kadar özele inme işi kişiyi bağlar.