16 Mart 2014 Pazar

Canım Zamana Bırak!

 
    
    Milletçe had bildirme işine bayılıyoruz. Bu hep böyle gider aslında doğru orantılı. Değişeceğine dair henüz bir işaret tarafıma ulaşmadı. Nerede hakçılık savunucusu görsen hep bir had bildirme 'sen sus' azarlaması derdine düşmüş.Günlük ilişkiler de böyle yürütülüyor; nadiren rastladığım bir-iki arkadaşım 'işine baksın herkes' diyerek durumu toparlayıp yoluna bakıyor. Gerisi karmasını kirletmekten öteye gidemiyor. İntikam soğuk yenen bir yemek olmaktan çıkıp direk karşı tarafın tabağına yanar dönerli maytaplı servis edilme derdinde. Peki neyin peşindesin sen? Sen kimsin, kime halleniyorsun, bu ne şiddet bu atar?
      

Bu tarz en çok bizim millette var bence.-Güzel yönlerimiz de yok mu, tabii var -Ama bu konuda yapılan bir yanlışın çok doğruları götürdüğü aşikar. Sonucunda eline belki de daha sonra vicdan sızlaması olarak geri dönecek olan haklı zaferinden başka bir şey geçmiyor bana kalırsa. Bunu bir de dost meclisinde anlatma işi var; sanıyorsun şimdi adamakıllı bir anekdota değinecek ama yok, savaş gazisi kendisi anlatıyor da anlatıyor...Çünkü o haddini bildirdi dostunun, düşmanının. Ne acı. Zayıflıktan tir tir titremenin eyleme dönüşmüş hali gibi sanki. Haddini bildirmezsem düşerim, biterim. Kaleleri,kuleleri,kazanması gereken bir meydan muharebesi var sonuçta...
    Hırs ancak iyi amaçlar uğruna yönlendirildiğinde hedefine doğrudan ulaşabiliyor. Öteki yüzü ise; yolundan sapma ve hem kendine hem çevrene fazlaca zarar veriyor, bilinmeli. Bahsedilen konu tabii ki bu hak arama, hak bildirme işi maddi ve yüksek manevi değerler açısından tartışılırsa, mahkemene de git, avukatını da tut. Orası çok ayrı. Burada söz konusu, ucuz gündelik meseleyi kendi gündemin(!) haline getirmek ve bunu ahlaki değerler çerçevesinde ordan-burdan yargılamak. Bunu anlayamıyorum ben işte. 
   Kendi halinde insanları çok seviyorum ben. Onlardan birkaç tane bulursanız sakın kaybetmeyin. Bolca yolunuzu aydınlatıyor bu arkadaşlar, hem de ne... 
     Zaman muhabbeti var bir de. 'Canım zamana bırak, akışına bırak' cılar da var, çokça rastladığımız tipler bunlar. Telefonu eline alıp rastgele aradığın, mevzuyu bahsettiğin birinden gelişine duyabileceğin sözde basit, ama özde çok manalı cümle. Öyle de olmalı... Herkes haklı; ama kusura bakma sen hırsından, had bildirme çabandan gözün büründüğü için henüz idrak yolların tıkalı.
     İnsan değişmiyor tabi ama törpü denen şey çok işe yarıyor. Doğru kullanmasını bilirsen istediğin kıvama birkaç kazık yeme ve fütursuzca davranışlarından sonra nihayet gelebiliyorsun. 

Olsun bazen yolda giderken üç-beş arabaya tökezlemek trafiği toptan tıkamaktan iyidir. 
   
     
    Haddini bildirdiysen seni tebrik ederim, hak edene hakkını vermek de yetenek ister elbette. Ama ne vardı-İntikam soğuk yenen yemekti ve sen sıcak servis etmeyi tercih ettin- O zaman şöyle yuvarlarsak konuyu;
dil yarası en çabuk geçen yaradır, en fazla olacağı ağzı yanar,
o da 1-2 güne kalmaz geçer...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder