8 Mart 2014 Cumartesi

İnstagramcının Çilesi

 

      Bir instagram çılgınlığı aldı başını gidiyor. Bu uygulamayı kullanan biri olarak şimdi burdan ahkam kesmek sana zahmet bana eziyet gerçi. Akıllı telefonların icadıyla başladı mevzu; İ.G.den önce aile kareleri, arkadaşlar çekildi neden sonra herkesin içinde sakladığı amatör fotoğrafçı çıktı piyasaya. Ardından bulut, çiçek, böcek, dağ, taş ne varsa artık anasayfada gördük, görmeye de hepimiz bıkana kadar devam edeceğiz belkide. 
Sorsan herkes anı yakalıyor. Resim yeterince aydınlık değil mi? Amatörlük mü akıyor resimden? Sıkıntı yok, türlü türlü fotoğraf düzenleyiciler var. Hemen ordan bir kaç filtre atıyorsun resmine tamam. Çirkin insan yoktur başarılı filtre vardır mottosuyla sen de artık güzelsin. Kötü bulut yoktur kaliteli drama uygulaması vardır e o zaman sen de artık 'fotğrafçı'sın. Herkes güzel fotoğrafçı artık paniklemeye gerek yok. Beğeniyoruz.
     
       Neyse... Bu insta çılgınlığı çığ gibi büyürken kendi içinde kategorize olmaya başladı tabii. Mesela bir 'can sıkıntısı' fotoğrafları grubu var. Çok ilginç hakkaten. Bilinçaltı denen şey nasıl işliyorsa artık instacılara neler yaptırıyor.
Grubun tarzı kendi 'selfie' lerini (selfieler için ayrı bir başlık açıp saatlerce geyik döndürülür o ayrı) çekip altına canım çok sıkkın, can sıkıntısı,canım sıkılıyor yea, can sıkıntısı vol 839545405 gibi alt yazı girerek paylaşmak. 
Benim anlamadığım şey; e sen resimde gülüyorsun, en güzel pozunu vermişsin kendince tamam kaşın gözün güzel yakışıklısın güzelsin iyi de o resimde can sıkıntısına dair pek bir şey göremedim ben. Canın çok sıkılıyorsa -git bi çay demle onu paylaş bari hep birlikte keyiflenelim. Antipati seviyesini yükseltme anasayfada. Açıkçası atarlı tripli bir grubun icadı olduğunu düşünüyorum bu fotoğraf tipinin. Ayrıca bu canı sıkılanların geliştirdikleri bir savunma mekanizması da olabilir kanımca. Hani ki -ben böyle arada saçmalıyorum kusura bakmayın bunlar hep can sıkıntısından - diyerek bize kendi resmiyle mesaj veriyor. Olabilir.
   

   Bu arada çok tatlı bir klip var, arada onu da reklam yapmak istedim. Duke dumont ft.Jax Jones- I got u. Maksat renk olsun.
    
    
   Neyse, dön konuya. Şimdi düşünürsek bu instagram mevzusunu sakız gibi çeke çeke çekiyorsun, ucu bucağı yok böyle. Beni en çok çeken köpürtmesinden ziyade 'sofralar' grubunu takıntı haline getiren arkadaşlar. Geçenlerde tabakta tiramisu paylaşan arkadaşı 'bize ne senin yediğinden' diyerek eleştiren birini gördüm; gözlerimle güldüm ayaklarımla alkışladım. Bir yönden haklı bulduğum öte yandan -sanane yaa isteyen istediğini çeker paylaşır- diyerek kendimle çeliştiğim durum gelişti bende. Bu göreceli bir konu tabii ama şimdi hani bazen -o kadar da değil, milleti neden telefonun başında yutkunduruyorsun pasta börekle-diye de atarlandım içten. Değişik ama benim de yapmışlığım oldu vaktinde.Yiğidi öldürdüm hakkımı verdim. 
    Sofra grubu demiştik. Sofra dizaynı önemli. Bilmiyorsan yüzlerce cook mook, table design tırıvırı türlü hesaplar var onları takip edip birkaç alışveriş sonrası sen de hazırlayabiliyorsun kendi masanı. Sonrası filtreleme yeteneğine kalmış sevgili amatör. 
En çok da üzüldüğüm tarafı olayın; emek çok fazla...Çatalından peçetesine, örtüsünden yemek takımına ordan masaya serpiştirilen mumlar çiçekler...Süreç zorlu.Ama bakıyorsun 6-7 beğeni. Belli ki demirbaşlar; anası,dayısı, amca kızı beğenmiş. Sofrayı instagrama koyma çabasıyla hazırlarken oysa ki ne kadar da umut top seviyedeydi. Yorumlar beğeniler havada gırlaydı. Sofra grubunun fotoğraf altı yazılarına hiç girmiyorum bilen bilir ,onlar zaten bambaşka birbirinden içli, sevgi pıtırcığı,kraliçe elizabet tadından yenmiyor. 
İşte böyle bir instagram çilesi aldı başını gidiyor. 
   Manzara, bulut, sofra, kendim fotosu (selfie); hepsi için -bir tane çekiyorum canım direk onu paylaşıyorum -diyen bilare bana bi ulaşsın.Öyle bir instagramcı yok. Bildiğim peş peşe farklı açılardan bir set (en az 10) çekilir içlerinden bir tanesi -en dinamik, net, herşey dahil- seçilir filtrelemeden sonra paylaşılır. 
     Böyle kafalar yaşatıyor işte bu program. Hoş aslında, eğlence garantili, doyum dozajı yüksek diyerek konuyu kaplayalım. 'Selfie'leri seviyoruz dünyaca. Mimikler, bakışlar derken herkes kendini ifade edecek bir çıkış buluyor sonuçta. Ama selfieler azalarak biter mi bitmez mi, demode mi olur? Cevabın Ellen Degenees'in 86.Akademi Ödülleri'ndeki selfisiyle yeterince netlik kazandığını düşünüyorum. Yakında fotoğrafçılık derslerinde okutulabilecek bir ders olarak da görme ihtimalimiz yüksek. Fotoğrafçılık/Selfie'ye Giriş 301- Introduction to Selfie Lesson 403. 
  
 ..................
 Neyse...Bu yazıyı da zaten 'can sıkıntısından' yazmıştım. 
 Resim çekip altına 'can sıkıntısı' yazmak gibi bişey yani. Az takılmalık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder